gazete anamur
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı


Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Sponsor Alanı


EN ÇOK OKUNANLAR

Dost Siteler

HAVA DURUMU

ANAMUR

Saat

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 8  
»Bugün 539  
»Toplam 14974733  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 54.85.255.74
» Bu sitemizi ziyaretiniz

Ülkü Ocaklarının Tarihi

Hüseyin SİNASİ

13 May?s 2013, 00:49

Hüseyin SİNASİ

                           Ülkü Ocakları tarihine genel bakış

        Anamur Ülkü Ocağı Eğitim ve Kültür Vakfının Alparslan Türkeş Bulvarı, Tarım Kredi Kooperatifi karşındaki binasında bir basın toplantısı düzenledi. Biz de toplantıya katılıp gözlem ve tespitlerde bulunduk. Bir süredir boş olan Anamur Ülkü Ocağı Başkanlığına Erkan Özateş getirilmişti. Bir dershanede öğretmenlik yapan Erkan Özateş beraber çalışacağı arkadaşlarını belirleyip basın mensuplarının karşısına çıktı. Anamur Ülkü Ocakları yönetiminin basına açıkladıkları ilk mesajları “ben değil biz varız” oldu. 

Anamur Ülkü Ocakları yönetiminde Erkan Özateş başkan ve Abdullah Taşpınar, İsmet Özkılıç, Yakup Ateş, Kemal Yılmaz, Abdullah İbret, Durmuş Ali Ülkü, Mahmut Alataş, Yunus Özdemir, İbrahim İm, Ömür Solgun, Erol Şen, Murat Yenice, Kadir Aslan yönetim kurulunda görev almışlar. Bu vesile ile biz de Anamur Ülkü Ocakları Başkan ve yönetim kurulu üyelerine başarılar diliyoruz. 

Kalabalık bir gazeteci grubu ile birlikte katıldığımız toplantı sırasında Ülkü Ocakları Başkanı Erkan Özateş, kısa bir konuşma yaptı. Gençliğin eğitim ve kültür faaliyetlerine olabildiğince katkıda bulunmak istediklerini, eğitim ve öğretimin kalitesini arttırmak, gençlerimizin sorunlarını en aza indirmek için öğretmenlerimizden, büyüklerimizden destek alacağız dedi. Gençliğin sorunları ile yakından ilgilenirken, gençlerin fikirleriyle mücadele etmesi gerektiğini vurgulayıp, “kalem kılıçtan keskindir” düsturunun örnek aldıklarını ifade etti. Ülkücü gençliğin yeri asla karanlık arka sokaklar değildir. Arkadaşlarımız görüşlerini düşüncelerini meydanlarda dile getirecektir. Ama şunu kimse unutmasın vatan ve milletin bekası bizim için önemlidir. O nedenle sokaklardan geldiğimizi kimse unutmasın, diyerek karalılık vurgusu yaptı. 

Kahvaltılı basın toplantısı bittikten sonra bir süre daha orada kaldık. Bir taraftan sohbet ederken diğer taraftan toplantı salonunda ve başkan odasındaki resim ve faaliyet panoları dikkatimi çekti. Anamurlu Ülkücü şehit Lütfi Özdemir’e ait çeşitli fotoğraf ve yazılar bir araya toplanmış, bir köşe oluşturulmuş. Başkan odasında Atatürk, Alparslan Türkeş ve Devlet Bahçeli’nin resimleri yan yana kullanılmış. 

Anamur Ülkü Ocağı başkan ve yönetim kurulu üyelerini hal ve hareketleriyle, konuşmalarıyla samimi, dirayetli, çalışkan buldum. Zira bir yerde Ülkü Ocaklarının güçlü olması, sesinin gür çıkması milletin huzur ve güvenliğinin bir göstergesi olmuştur. Çoğu zaman insanlar bir yerden başka bir yere seyahat ederken gördüğü bir Ülkü Ocakları tabelası güvenebileceği bir mekân, sığınabileceği bir yuva, sıcak bir çorba olmuştur. Bu nedenledir ki, yüz binlerce genç Ülkü Ocakları sayesinde okullarında okumuş, eğitim almış, kendini yetiştirmiş, geliştirmiş ve meslek sahibi olmuştur. Onlar için Ülkü Ocakları aynı zamanda bir eğitim yuvası, bir ilim ve irfan ocağı ve akademidir.   

Ülkü Ocaklarının tarihi gelişimine kısaca göz atmak gerekirse; Ülkücü Hareketin destansı teşkilatı olan Ülkü Ocakları, “Ülkü Ocağı” adıyla ilk kez Ankara Üniversitesi Hukuk, Dil, Tarih ve Coğrafya ve Ziraat Fakültelerinde milliyetçi gençler tarafından fikir kulübü olarak kuruldu. Kurulan ilk Ülkü Ocağı, Ankara’da Çanakkale Zaferinin yıldönümüne rastlayan 18 Mart 1966’da kamuoyuna açıklanmıştı. 1968 yılından itibaren her üniversitede bir Ülkü Ocağı şubesi kurulmaya başlanmış, CKMP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer, Ülkü Ocaklarının kurulması ve teşkilatlanması ile bizzat ilgilenmiş ve CKMP Gençlik Kolları’nı bu işle görevlendirmişti. Kısa sürede Ankara, Hacettepe, Gazi, Ortadoğu, İstanbul üniversitelerinde Ülkü Ocakları kurulmuştu.

 

Ülkü Ocaklarının ilk yürüyüşü sayılan “Milli Hareket Yürüyüşü”nü Ankara’da 1 Haziran 1968’de gerçekleştirmişti.  Ancak o güne kadar okullarda hâkim olan bölücü ve yıkıcı gruplar, ülkücüler üzerinde terör havası estirmeye başlamışlardı. Başbuğ Alparslan Türkeş, ODTÜ Ülkü Ocağı’nın düzenlediği bir konferansa katılmış ve dış politika konusunda etkili bir konuşma yaparak gençlerin dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştı.  O tarihlerde kurulan ocakların hiçbirisi dernek statüsünde olmadığı için aralarında birlik ve koordinasyon bulunmamaktadır.  1969 Mayıs’ından itibaren Ülkü Ocakları’nı Ülkü Ocakları Birliği’ne dönüştürme çalışmalarına başlanmış ve Ankara Ülkü Ocakları Birliği kurulmuştur. Yine aynı şekilde İstanbul’daki ülkücüler İstanbul Ülkü Ocakları Birliği’ni ve İzmir’deki ülkücüler de İzmir Ülkü Ocakları Birliği’ni kurmuşlardır.

 

Ülkücüler okullardaki teşkilatlanmalarına hız verdiği bu dönemde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi Süleyman Özmen, 72 saat mahsur bırakılan arkadaşlarını kurtarmak için geldiği Yüksek Öğretmen Okulu’nda silahla vurularak şehit edilmiştir. Özmen’in şehit edilişi Devlet dergisinin 30 Mart 1970 tarihli nüshasında “Bir ölür bin diriliriz” manşetiyle kapağa taşınmıştır. Ankara Ülkü Ocakları Birliği yöneticileri bu dönemde düzenlenen bir komplo sonucu cezaevine düşmüştür. Bu dava sürerken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Ülkücü Yusuf İmamoğlu, 8 Haziran 1970’te şehit edilmiştir. İmamoğlu’nun şahadeti üzerine Marmara Öğrenci Lokali’nde bir konferans veren Başbuğ Alparslan Türkeş, “Yusuf İmamoğlu Türk-İslam davasının ne ilk, ne de son şehididir. Aziz şehidimiz Yusuf İmamoğlu’nun ve diğer şehitlerimizin hesabı bir gün sorulacaktır” demiştir.

 

Ülkü Ocakları Birliği yine bu dönemde dış Türkleri savunmak amacıyla protesto ve yürüyüşler gerçekleştirmiştir. Ülkü Ocakları Birliği üyesi olan Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Dursun Önkuzu 23 Kasım 1970’de şehit edilmiş, Özkuzu’nun yapılan işkencenin ardından üçüncü kattan atılarak şehit edilmesi üzerine Ülkücülerin ülke genelinde başlattıkları kitlesel eylemler ile protesto edilmiştir. 16 Aralık 1970’de Ankara Ülkü Ocakları Birliği tarafından binlerce ülkücünün katılımıyla Tandoğan Meydanı’ndan başlayıp Cemal Gürsel Meydanı’nda biten “İktidar Yürüyüşü” gerçekleştirilmiş ve Ülkücü şehitler Ruhi Kılıçkıran, Süleyman Özmen, Yusuf İmamoğlu ve Dursun Önkuzu’nun posterleri taşınmıştır.

 

Ülke genelinde sol terör gittikçe azmış ve ülkeyi tehdit eder hale gelmiştir. Ülkü Ocakları Birliği bu atmosferde gerçekleşen 12 Mart 1971 muhtarısını desteklemesine rağmen sıkıyönetim mahkemesi tarafından kapatılmıştır. Ülkücüler 26 Ağustos 1971 günü Malazgirt’te, Malazgirt Zaferi’nin 900. yılı kutlamalarına katılarak derneğin kapatılamadan önce son büyük gövde gösterisini gerçekleştirmişlerdir.

 

12 Mart 1971 muhtırası ile Ülkü Ocakları Birliği’nin ve Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın kapatılmasından dolayı yeniden yapılanmaya gidilerek 15 Şubat 1972’de Çankırı’da Türk Ülkücüler Teşkilatı kurulmuştur. Ülkücüler bu dernek adı altında yeniden teşkilatlanmalarını sağlamıştır. 23 Aralık 1973’te Ülkü Ocakları Derneği kurulması üzerine bu dernek faaliyetlerine son vererek bütün şubeleri ile Ülkü Ocakları Derneği’ne katılmıştır. 

 

12 Mart sonrasında Ülkücü teşkilatlanmayı yeniden sağlamak amacıyla 12 Mart öncesinde ortaöğretim gençlerine yönelik faaliyet yapan Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın yerine Büyük Ülkü Derneği(BÜD) kurulmuştur. Büyük Ülkü Derneği 22 Aralık 1972’de Kayseri’de kurulmuştur. 1977’den itibaren “Kur’an-ı Kerim Ders Olarak Okutulmalıdır” kampanyası başlatan BÜD, “Büyük Ülkü” adında bir de dergi yayınlamaya başlamıştır. 14-15 Nisan 1978’de Kahramanmaraş’ta ETKO, TİTKO gibi hayali örgüt suçlamaları ve komplolarıyla karşı karşıya kalan BÜD’ün birçok şubeleri İçişleri Bakanlığı tarafından kapatılmıştır. BÜD’ün Dördüncü Olağan Kurultayı 13 Ağustos 1978’de gerçekleşmiştir. Bu kurultayda genel merkezini Kayseri’den Ankara’ya taşıyan Büyük Ülkü Derneği, daha sonra sonra kendisini feshetmiştir.

 

Ülkü Ocakları Birliği’nin 12 Mart muhtırası ile kapatılmasının ardından Ülkü Ocaklarının ilk şubesi, Başbuğ Alparslan Türkeş’in yönlendirmesi ile 15 Eylül 1973’te Bursa’da yeniden açılmıştır. 23 Aralık 1973’te Bursa’da düzenlenen kurultayda Ülkü Ocakları Derneği’ne dönüştürülen derneğin başkanlığına Muharrem Şemsek getirilmiştir. Genel merkezi Ankara’ya taşınan Ülkü Ocakları Derneği, ülke genelinde şubeler açarak teşkilatlanmaya başlamıştır.

 

Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muharrem Şemsek, Türk Ülkücüler Teşkilatı Genel Başkanı Şevket Barutçu ve Başkent İTİA araştırma görevlisi Devlet Bahçeli ile tüm yurdu dolaşarak kısa sürede büyük bir teşkilatlanma sağlamışlardır. Ülkü Ocakları ülke genelinde 400 şubeye ulaşmıştır. Ülkü Ocakları Derneği Genel Merkezi’nin periyodik olarak düzenlediği konferanslara konuşmacı olarak katılan Başbuğ Alparslan Türkeş, Ülkücülere yeni yüzyılı inşa edecek hedefleri anlatıyordu.

 

Ülkü Ocakları Genel Merkezi, Kıbrıs Barış Harekâtı sebebiyle Kıbrıs’ta Rum ve Yunan ordusuna karşı Kıbrıs Türklerinin yanında savaşmak için gönüllüler kampanyası başlatmıştır. 23 Temmuz 1974 günü Genelkurmay Başkanlığı’nı ziyaret eden Ülkü Ocakları yöneticileri, Genelkurmay’ı temsil eden bir Korgenerale Kur’an-ı Kerim, Türk bayrağı ve kılıç hediye etmişlerdir. Kıbrıs meselesine bu dönemde de sahip çıkan Ülkü Ocakları Genel Merkezi 25-31 Ekim tarihleri arasında Ziya Gökalp Haftası düzenlemiştir. Ülkücüler sadece Türkiye ile değil esir Türklerle de ilgileniyordu ve Ülkü Ocakları Genel Merkezi bu çerçevede “Esir Türkler Haftası” düzenlemiştir. İzmir’deki fakülte ve yurtlara sokulmayan öğrencilerin dertlerini ilgili makamlara duyurmak isteyen Ülkücüler 9 Aralık 1975’te İzmir’den Ankara’ya yürümüşlerdir.

Ülkücülere yönelik saldırılar durmak bilmiyordu. 1976 yılı içerisinde 35 ülkücü genç şehit edilmişti. Ülkü Ocakları hızla büyüyerek Anadolu’nun her yerinde şube açan tek dernek statüsüne sahip olmuştu. Ülkeyi saran terör, her yeri kana bulayarak her gün birkaç ülkücüyü şehit ediyordu. Ülkü Ocakları hakkında 1977 Mayıs’ında açılan ve Ankara’da devam eden dava üzerine Konya’da kurulu bulunan Ülkücü Gençler Derneği’ni, Ülkü Ocakları’nın yerine yapılandırma çalışmaları başlamıştır. Ülkü Ocakları Derneği Aralık 1978’de kapanmıştır.

15 Haziran 1977’de Konya’da kurulan Ülkücü Gençler Derneği’nin adı, 25 Mayıs 1978’de yapılan kongre ile Ülkücü Gençlik Derneği olarak değiştirilmiş ve genel merkezi de Konya’dan Ankara’ya taşınmıştır. Ülkü Ocakları’nın kapatılması üzerine Türkiye’deki 1250 Ülkü Ocakları şubesi Ülkücü Gençlik Derneği şubesine dönüştürülmüştür.

Ülkücü Gençlik Derneği’nin 18 Mart 1979’da Ankara’da düzenlenen 3. Büyük Kurultayına katılan Başbuğ Alparslan Türkeş, bir konuşma yaparak Ülkücü gençliği “Türk milletinin yaşama iradesi” olarak tarif etmiştir. ÜGD’nin genel merkezi ilk kurulduğu yer olan Konya’ya geri taşınmıştır. Ancak ÜGD’ ye yönelik baskılar artarak devam edince, Nevşehir’de daha önce kurulmuş olan Ulu Ülkü Derneği’nin adı, 2 Mart 1980’de gerçekleştirilen kurultayda yapılan tüzük değişikliğiyle Ülkü Yolu Derneği’ne dönüştürülmüştür. Merkezi Nevşehir’de olan Ülkü Yolu Derneği, 12 Eylül’e kadar geçen sürede Ülkücü Hareket’in sözcülüğünü yapmıştır.

Ülkücü gençliğin yetiştirilmesi için ocaklar kurulmasının yanı sıra eğitim kampları kurulmuştur. Bu kamplarda ideolojik, dini, sportif ve kültürel eğitimler verilerek gençlerin her anlamda donanımlı olması sağlanıyordu. Ülkü Ocakları’nın düzenlediği konferans, seminer, panel ve sohbetlerle gençler milli şuuru sahibi olarak, vatanını ve milletini yıkıcı fikirlere karşı korumak için mücadele veriyordu. Başbuğ Türkeş’in ve Dündar Taşer’in öncülüğünde kurulan ocaklar teşkilatlanmada ilim, iman, ahlak ve ülkü temelinde hareket ederek Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin mayasını attığı Ocaklar olma gayesindeydi.

Başbuğ Türkeş’in önderliğindeki Ülkücüler, gençliği teşkilatlandırarak Türk milletinde milli heyecanı tekrar canlandırmak için “Tanrı Dağı kadar Türk, Hıra Dağı kadar Müslüman’ız” sloganı ile Anadolu’da dalga dalga yayılmışlardır. Seyyid Ahmet Arvasi ve Dündar Taşer gibi ideologların girişimleriyle “Türk-İslam Ülküsü” ideolojisi şekillenmiştir. Dündar Taşer’in düzenlediği sohbetlere Ülkücü gençler yoğun katılım sağlayarak geceler boyu onu dinlemişlerdir. Taşer, Ülkücü gençlere hitaben “Biz kaybedilmiş medeniyetin çocuklarıyız o kaybedilmiş medeniyeti yeniden kuracak olan sizlersiniz” diyerek onlara yeni ufukları işaret ediyordu.

1970′li yılların ikinci yarısında Ülkü Ocakları Derneği mensubu gençler “Türk-İslam Ülküsü” doğrultusunda milliyetçi gençliği teşkilandırmıştır. Galip Erdem’de bu dönemde gençliğin yetişmesi için ocaklardaki özel eğitimlere katılarak gençlere Ülkücülüğü temellerini ve Türk gençliğinin gelecek hedeflerini anlatmıştır. Ülkü Ocakları’nın yayınlarında yazdığı yazılar ile Ülkücü gençliğin geleceğinin yol haritasını olan hedefleri ve gayeleri anlatıyordu.

1977’den sonra Başbuğ Alparslan Türkeş’in öncülüğünde gençlerin zararlı ideolojilere karşı daha eğitimli olması amacıyla eğitimciler yetiştirilerek Anadolu’ya gönderilmiştir. O dönemde gençliğin fikir babalığını yapan Galip Erdem, Seyyid Ahmet Arvasi, Dündar Taşer, Erol Güngör gibi daha birçok aydın şahıslar Ülkücülüğü tam anlamıyla özümsemelerini sağlamışlardır. Başbuğ’un tabiri ile tıbbiye laboratuarları ile ilahiyat fakültelerinin koridorlarını birleştiren yani ilim ile imanı esas alan Ülkü Ocakları, bünyesinden birçok aydın kişilik çıkarmayı başarmıştır. Fakat 12 Eylül 1980’de yapılan ihtilal neticesinde Ülkücüler zindanlara kapatılarak ve 12 Eylül öncesi kızıl kurşunlarla şehit edilerek ülkeyi daha ileri ufuklara götürecek nesiller yok edilmiştir.

Hüseyin ŞİNASİ

Bu haber 2633 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
Aday listeleri tamam. buruyun sahaya...10 Mart 2024

Sponsor Alanı


SON HABERLER

Sponsor Alanı

 

Son Dakika Haber

Sponsor Alanı

 

Her Hakkı Saklıdır - 2012 (Fatma ARIKAN)
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Gazete Anamur