gazete anamur
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı


Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Sponsor Alanı


EN ÇOK OKUNANLAR

Dost Siteler

HAVA DURUMU

ANAMUR

Saat

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 14  
»Bugün 361  
»Toplam 15820388  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.22.70.233
» Bu sitemizi ziyaretiniz

Taşralı bir öğrencinin anılarından…

Hüseyin SİNASİ

14 Mart 2025, 17:05

Hüseyin SİNASİ

                            

                           

Ermenek-Zeyve’de (sonradan adı Yaylapazazı köyü) 1955’de doğmuşum. O dönemlerde, doğum oranı ve çocuk ölümleri çok yüksek, köyden kente ulaşım kısıtlı, okuma yazma oranı düşüktür. Bu gibi nedenlerle, çoğu kişinin doğum tarihi ile nüfusa kayıtlı oldukları tarih arasında farklılıklar vardır. Bizimkisi öyle olmuş.

Halk arasında, çevrede yaşanan önemli bir olay veya gelişme başlangıç kabul edilir, buna göre tarih olarak belirlenirmiş. Onun için benim doğum tarihi 1 Mart 1955 gibi yazılmış olsa da,  annem 'yayla ekini zamanı doğdun' der, bu da Temmuz-Ağustos aylarına denk geliyor olabilir.   

İlkokula Zeyve’de başlayıp Mersin-Bozyazı İlkokulunda 1968-69 öğretim yılında bitirdim. Yine o yıllarda Bozyazı, İçel ili Anamur İlçesine bağlı bir belde belediyesiydi. Diğer il ve ilçelerde olduğu gibi Anamur’a bağlı köylerin nüfusu kalabalık ve çoğunda tek öğretmenli de olsa bir ilkokul açıktı. Bilgi, görgü ve kültür bakımından öğretmenler, bazı köylerde imamdan, muhtardan bile etkiliydi.

Ülke genelinde 40’lı, 50’li yıllarda başlayan, 60-70’li yıllarda hızla artan köyden kente göçler nedeniyle köylerde genç nüfus azalmış. Köy okulları öğrenci yetersizliğinden kapanmış. Köylüye her konuda önderlik eden öğretmenler, köylerden geri çekilmiş. Kırsal bölgelerde, köy ve mezralarda çiftçilik, hayvancılık, küçük aile işletmeciliği gerilemeye, hatta yok olmaya başlamıştır.

Ülkemizde medreselerden sonra açılmaya başlayan okullarda görev yapacak öğretmenlerin yetiştirmesi için açılan kurumların kökeni 1848’lere kadar uzanır. Toplumsal cehaletin ortadan kalkması için Atatürk, öğretmenlere büyük değer ve önem verir. Daha kurtuluş savaşı devam ederken öğretmen toplantı ve kongrelerine katılır, etkileyici konuşmalar yapar. Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke kalkınması ve halkın eğitilmesi için bilim adamlarına raporlar hazırlatır. Kara tahta başına geçer kadın erkek herkesin okuma yazma öğrenmesi için kampanyalar düzenler. Halkın büyük bir bölümünün köylerde yaşadığı düşünülerek 1940 yılında köy enstitüleri açılır. Fakat bir süre sonra köy enstitüleri kapatılır.  

Bozyazı’da oturduğumuz ev, merkeze uzak ve okula yürüyerek yarım saatte gidiliyordu.  Yine de diğer köy okullarıyla kıyaslandığında şanslı sayılırdık. Çünkü çoğu köylerde beş sınıfı bir veya iki öğretmen okuturken, bizim okuduğumuz okulda her sınıfın ayrı bir öğretmeni vardı. Öğretmenlerimiz pırlanta gibi bilgili ve tecrübeliydi. Bizi hayata ve geleceğe hazırlamak için canla başla çalışıyorlardı.   

O yıllarda köy öğretmeni olmak için, ilkokul mezunu ise ilk başlarda 6 yıllık, sonradan 7 yıllık erkek veya kız öğretmen okullarında okumaları, ortaokul mezunları için 4 yıllık öğretmen okullarına girmek gerekiyordu. Ortaokul ve liselerde görev yapacak öğretmenler bu okulların üstüne 2 sene eğitim enstitülerini bitirmeleri, isterlerse yüksek öğretmen okullarında okumaları mümkündü.

İlkokul öğrencileri genellikle öğretmenlerinden çok etkilenirler. İlkokulu bitirdiğimde ben de birçok arkadaşım gibi öğretmen olmayı kafaya koymuştum. Fakat bu iş, o kadar da kolay değildi. Önümüzde aşılması gereken çeşitli engeller ve sınavlar vardı. O zamanlar sınavlar genellikle il merkezinde yapılırdı. İlkokul mezunlarına yönelik öğretmen okulu sınavına girmek için babamla bulabildiğimiz bir araçla Mersin’e gidip, bir tanıdığımızda kaldık. Sabah sınavın yapılacağı okula gittik. Bizi sınıflara alıp sınav kâğıtlarını dağıttılar. İlk defa çoktan seçmeli test sınavı sorularını çözdük. Girdiğimiz sınavın sonucu,  bize mektupla bildirilmesi gerekiyordu. Ama beklediğimiz mektup bir türlü gelmeyince, sınavı kazandık mı, kazanamadık mı, öğrenemedik. 

1960’lı 70’li yıllarda ilkokul dışında,  ortaokul, lise ve üniversiteler günümüzdeki kadar yaygın değildi. Çoğu anne-babanın okuma, yazması yoktu. Devlet olanca gücüyle okuryazar ve ilkokul mezunu sayısını arttırmaya çalışıyordu. Zorla ilkokulu bitirmiş olanların da çocuklarını ortaokul, lise ve yüksekokulda okutma gibi bir düşüncesi yoktu. O nedenle ilkokulu öyle veya böyle bitiren çocuklar, genellikle bir mesleğe ve usta yanına verilir. Tarlası, bağı bahçesi, sürüleri olan aileler kız olsun, erkek olsun çocukların çiftçilikte, hayvancılıkta işin bir ucundan tutması beklenirdi.  Annem, babam da okuma yazma bilmezdi. Ama her ikisi de ileri görüşlüydü. Bana da bir mesleğe mi, gitmek istersin, ortaokula mı, yazdıralım diye sordular. Ben de okula devam etmek isteğimi söyleyince Bozyazı’daki ortaokuluna yazdırmaya karar verdiler. 

İlkokulun aksine, ortaokulda sınıfımız oldukça kalabalıktı. İlk başlarda yeni bir okul, yeni arkadaşlar arasında biraz bocaladık. Fakat sonradan durumu toparlayıp, okula kayıt olurken anneme babama verdiğim sözü yerine getirdik ve 1972-1973 öğretim yılında ortaokuldan mezun olduk. Ortaokulu bitiren, maddi durumu iyi olmayan bir genç olarak, yine bir yol ayrımındaydık. Ya okumaya ara verecek, bulabildiğimiz bir ustanın yanına girip meslek öğrenecek, ya liseye kayıt olacak, ya da bir yatılı okul sınavı kazanıp gidecektik. 

Bozyazı o tarihlerde birkaç köyün birleşmesiyle oluşmuş küçük bir belde belediyesi idi. Çevrenin en yakın lisesi, ilçe merkezi Anamur’da bulunuyordu. Bozyazı ve köylerinde oturan bir öğrenci,  lisede okumak için ya dolmuşla veya özel araçla gidip gelecek veya ilçede birkaç arkadaşıyla ev tutmak zorundaydı. Bizim ise durumumuz bunların hiçbirine uygun değildi. Onun için Anamur’da liseye kayıt olamadık.

Çok istememize ve rağmen yatılı okul sınavını da kazanamamıştık. Bu durumda yapabileceğimiz tek şey bir ustanın yanına girerek meslek öğrenmeye ve fırsat bulduğumuzda da olabildiğince sınavlara hazırlanmaya çalışmak olacaktı. Tarlası, bağı, bahçesi, sürüsü olmayan bir aile ve çocukları için çiftçilik ve hayvancılık yapmak zordur. Bir taraftan elektrikçilik öğrenirken, sınavlara hazırlandık. 1974 Mayıs ayında yine Mersin’de yapılan parasız yatılı okul sınavlarına girdik. Yine beklemeye başladık

1974-75 döneminde Mersin (İçel) ilinin, ortaokul mezunları için Nazilli Öğretmen Okulu yatılı kısmı belirlenmiş. Öğretmen okulu sınavını kazandığım haberini sıcak bir yaz gününde, Mersin’in bir köyünde bir binanın elektrik işlerini yaparken öğrendim. Dünyalar benim olmuştu. Postaneden görevliler aileme haber vermişler, onlar da bana mektupla bildirdiler. Çalıştığım yerden hesabımı kesip otobüsle Bozyazı’ya geri döndüm. Okula kayıt için gerekli evrakları toplamaya başladık. O sorunu da çözdükten sonra, aynı okulu kazanan bir arkadaş ile Nazilli’ye gidip kayıt yaptırdık. Okulların açılması beklemeye başladık.

1973 yılında kabul edilen 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununla; ilk ve orta dereceli okullarda görev yapacak öğretmenlerin yüksek okul mezunu olma şartı getirilmiş. Buna göre ilköğretim okullarında görev yapacak sınıf öğretmenleri iki yıllık eğitim enstitülerinden, ortaokul ve liselerde çalışacak öğretmenler 3 yıllık eğitim enstitülerinden mezun olması gerekiyormuş.

Okula kayıt yaptırdığımız tarihte yasanın uygulanmasına ilişkin bir bilgi olmadığından bizi 4 yıllık öğretmen öğrenci olarak aldılar. Ekim ayında okul açıldığında,  3 yıllık öğretmen lisesi öğrencisi olduk. Ama okulun bizden önceki öğrencileri öğretmen olarak mezun oldular. Aynı şekilde 7 yıllık ilk öğretmen okulu öğrencileri de 6 yıllık öğretmen lisesi öğrenciliğine dönmüş. Daha sonra tüm öğretmen liseleri, Anadolu Öğretmen Lisesine dönüşmüş. Daha sonra bu okullar da kapanarak bazıları başka amaçlarla kullanılmaya, bazılar Anadolu Liseleri olmuş.

1989’da alınan başka bir kararla öğretmen yetiştirme işinin eğitim fakültelerine bırakılmış. 2014-15 döneminde öğretmen liseleri tamamen kapatılmış. Bu durum ister istemez öğretmenin, eğitim ve öğretimin niteliğini olumsuz olarak etkiledi. Öğretmenlik ve eğitim işi bu kadar ucuz ve kalitesiz olmamalı.

Hoşça kalınız.  

 

Bu haber 74 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
EY BENİM GÜZEL YURTTAŞIM17 Nisan 2025

Sponsor Alanı


SON HABERLER

Sponsor Alanı

 

Son Dakika Haber

Sponsor Alanı

 

Her Hakkı Saklıdır - 2012 (Fatma ARIKAN)
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Gazete Anamur