HİSSE ALAN OLUR MU Kİ?
Evvel zaman içinde bir güzel belde, bu beldede de bir mektep varmış. Mektep yörenin çocuklarına edep, adap, insanlık, çevre bilinci, hayvan sevgisi, din-iman nedir, Allah sevgisi, kul hakkı, komşuluk bilinci öğretiyormuş.
Mektebin 35 kadar talebesinden birini çok severmiş hoca.
Diğer öğrenciler çok kızar ve içerlerlermiş bu sevgiye, “Neden onu çok seviyor da bizi sevmiyor” diye.
Bu kıskançlık o kadar ileri gitmiş ki, hoca defalarca bu konuda konuşmasına rağmen bir türlü önüne geçememiş bu kıskançlık hastalığının.
Aradan epey zaman geçmiş.
Hoca çok düşünmüş, “Ne yapsam ne etsem de, bu kıskançlığı önlesem” diye kafa yormuş günlerce. Ama bir çıkar yol bulamamış ne dediyse havada kalmış, sanki suya yazı yazmış.
Bütün talebeler bu genci kıskanmaya devam etmişler.
Hem öğrencinin, hem mektebin huzuru kaçmaya başlamış. Hoca oldukça rahatsız ve çaresiz şekilde bir zaman daha geçirmiş. Bir gün aklına şak diye bir fikir gelmiş
Bütün talebeleri toplamış, hepsinin eline birer tavuk ve bıçak vermiş. Bütün talebeleri, meraktan ölüyor, “Bıçak ve tavuğu” ne yapacaklarını düşünüyorlarmış.
Hoca, “Çocuklar bugün sizleri, benim sözümü ne kadar dinleyip dinlemediğiniz konusunda sınayacağım. Şimdi herkes elinde ki tavuğu kimsenin görmediği ve kimseye görünmeden kesip getireceksiniz. Anlaşıldı mı?”
Talebeler, “Anlaşıldı hocam! Kimsenin görmediği yerde kimseye görünmeden tavuğu kesip geleceğiz.”
Hoca, “Aferin çocuklar. Çok iyi anlamışsınız. Tekrara gerek yok. Size bir saat süre, dağılın”
Çocuklar heyecanla dağılırlar.
Her biri bir kuytu yer bulup tavuğu keser ve hocanın yanına teker teker dönmeye başlarlar. 34 öğrenci bir saat dolmadan gelir. Hocanın sevdiği talebe bir türlü gelmez. Süre dolar, hatta bir iki saatte geçer.
Bu arada talebeler, “bak hocam gördünüz mü, sana saygısızlık yapıp sözünü bile tutmuyor, Neden kesip gelmedi acaba?” diye akıllarınca hocaya şikâyette bile bulunmaya başlamışlar.
Nihayet talebe gelir. Tavuk elinde canlıdır. Bir gülüşme başlar. Talebe çok üzgün ve huzursuzdur.
Hoca sorar, “Evladım neden kesmedin?”
Talebe, “Hocam siz bize kimsenin görmediği bir yerde kesin demediniz mi?” Hoca “Evet evladım” Talebe, “Hocam hangi kuytu yere girdiysem, hangi çalının ardına vardıysam hep Allah’ın (cc) bana baktığını ve beni gördüğünü gördüm. Kusura bakma onun için de kesemedim. Ne olur sizi kırdığım için kusuruma bakmayın. Özür diliyorum” diyerek ağlar.
Hoca, “Ağlama oğlum. İşte ben seni bunun için seviyorum. Sen beni değil, seni yaratan Allah’ın seni her yerde gördüğünü gördüğün için seviyorum” der ve talebesini kucaklar.
Hile yapanları, halkın parasını, iradesini, geleceğini ve tercihini çalanlar, çalınmasını isteyenler ya da göz yumanlar; acaba sizleri Allah (cc) görmedi mi?
Esen kalınız.
Nazım PEKER
Not: Herkes din öğrenir. Ancak Allah’ın kendilerini her yerde gördüğünü birkaç kişi öğrenir.
Bu haber 1806 defa okunmuştur.