‘Şehit’ ve ‘Cennet’ Kavramları Teselli Ediyor Mu?
Teselli etse, hiç üzülmememiz lâzım!
Üzülmek ne kelime, bütün millet kahroluyor.
Teselli etse, sayfalarda-ekranlarda, “acı haber” manşeti atılmaması lâzım!
Psikolojimizin, ruh halimizin, moralimizin bozulmaması lâzım!
Şahadete ve cennete tam bir imanla inandığımız halde, bu kavramlar teselli etmiyor.
Çatışmalarda hayatını kaybedenlerin şehit olduklarına, doğrudan cennete uçtuklarına inancımız tam olduğu halde teselli bulamıyoruz?
Neden?
Neden her gün aldığımız şehit haberleri bize “Çin işkencesi” gibi geliyor?
Hadisenin, iman boyutuyla, ilahî boyutuyla bir alâkası yok.
Başka bir sıkıntı var:
“Zamanın ruhu” mu demeli?
“Meselenin çözümü çok uzadı” mı demeli?
“Tünelin ucu gözükmediğinden” mi demeli?
“Daha ne kadar şehit vereceğimiz, daha ne kadar süreceği belli olmadığından” mı demeli?
Bilmiyoruz, bilemiyoruz?
x x x
“Tesellisiz” deyince aklıma Necip Fazıl’ın, “Tesellisiz ilimler” mısaı ve o mısranın içinde bulunduğu kısa şiir gelir. Galiba, son şiiri (1983)! Üstat, “geçti, geçti” başlıklı o şiirinde sanki bugünleri, sanki terörle mücadele serüvenini ve memleketin halini anlatıyor. Okuyalım:
Geçti, geçti mevsimler…
Süpürüldü takvimler,
Gidenlerden kalan şey,
Duvarlarda resimler,
Mezarlarda isimler,
Geçti, geçti mevsimler.
Hani eski iklimler?
Has ekmekten dilimler.
Hey gidi zamane hey!
Tesellisiz ilimler,
Adaletsiz taksimler,
Hani eski iklimler?
İsmail Hakkı CENGİZ
Bu haber 1694 defa okunmuştur.