gazete anamur
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı


Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Sponsor Alanı


Dost Siteler

HAVA DURUMU

ANAMUR

Saat

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 18  
»Bugün 995  
»Toplam 15045187  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.22.119.251
» Bu sitemizi ziyaretiniz

SEÇİM ÖNCESİNDE K.K.T.C.'DEN YANSIYANLAR

07 Nisan 2015, 23:16

19 NİSAN 2015’DE YAPILACAK CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ ÖNCESİNDE, K.K.T.C’DEN YANSIYANLAR..!

 

Yine bir seçim öncesinin heyecanını yaşıyor ‘’O Gazi Topraklar…’’Ata yadigârı Kıbrıs adasının kuzeyinde 31 yıl önce kurulan son Türk Devletinde bundan önce 8 kez yapılan, dokuzuncusu 19 Nisan 2015 tarihinde yapılacak olan K.K.T.C Cumhurbaşkanlığı seçiminden bahsediyorum…

 

Zaman ne de çabuk geçiyor! 15 Kasım 1983’te kurulan K.K.T.C’nin ardında kalan 32 yıl, Kıbrıs Türk Halkının kendi vatanında özgürlüğüne kavuştuğu 1974’ten arda kalan 41yıl, devletinin kuruluşu sonrasında 1985’te gerçekleşen ilk genel seçimin ardında kalan 30 yıl…

 

Nerdeyse hepsi bir ömür!

 

Ölümün kol gezdiği, kanla yıkanan 50’li, 60’lı yıllardan; bugüne geçen onca acılı zaman! Bu acıların ortasında yaşam savaşı veren; yıllarca Rum’un zulmüne, insanlık dışı ambargolarına göğüs geren, atalarından onlara kalan; öz be, öz kendi topraklarından atılan, göçler yaşayan, malını, mülkünü kaybeden bir halk:

 

Kıbrıs Türk Halkı…

 

Aradan geçen o acılı yıllar sonrasında; kurmuş olduğu kendi vatan coğrafyasında dimdik ayakta duran bir devlet, K.K.T.C.

 

K.K.T.C’de yaşayan kimi ayrık otlarının; yaşadığı toprakların nasıl kazanıldığını bilmezden, gönderinde dalgalanan devlet bayrağını görmezden geldiği; taşıdığı kimliğinde bu devletin adının yazılı olmasına, bu devletin tüm nimetlerinden faydalanmasına rağmen, yeniden Rum’larla birleşmenin, iç, içe yaşanabileceğinin hayallerinin kurulduğu bir coğrafya:  Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti…

 

Kimilerine göre yeşil ada, kimilerine göre aşk tanrıçası Afrodit’in yaşadığı mitolojik efsaneler adası, kimlerine göre ise; Ortadoğu’nun en stratejik bölgesi, yüzen bir uçak gemisi…

 

Ama tarihi gerçeklere baktığımızda ise:

 

307 yıl boyunca bu adada hüküm süren atalarımızdan bize miras kalan tüm değerleriyle birlikte; Kıbrıs Türk’ünün 1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin anayasal kurucu ortağı olmasına rağmen, o tarihten bu yana; gerek Rumlar, gerekse bu ada üzerinde gözü, kulağı, emelleri olan emperyalist güçler tarafından tarihin hiçbir döneminde rahat bırakılmayan, sorunları bir türlü çözüme kavuşmayan/kavuşturulmayan bir ada burası…

 

Ada coğrafyası, ada halkı farklıdır!

 

Yaşam şartları ana karada yaşayanlara göre değişiktir! Hele, hele Kıbrıs adası gibi birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmış böylesine önemli bir adada, her şey çok daha değişik olup, yaşamın getirdikleri; adanın yakın tarihinde yaşanan sorunlara, halkın yaşadığı ekonomik sıkıntılarına, yönetimsel siyasi çalkantılarına göredir.

 

Ada da yaşam;  etrafını çevreleyen suları gibi kimi zaman sakin ama çoğu kez çalkantılıdır..!

 

Sadece adayı çevreleyen sular mı çalkantılıdır?

 

Tabi ki hayır!  Ada da 1974 yılından bu yana oluşan iki ayrı devletin yaşamı da, bu çalkantılara ayak uydurmuştur!

 

Özellikle Kıbrıs sorunun çözümü adı altında 2008 yılından bu yana devam eden müzakereler sürecine de yansıyan bu çalkantılı durum ne zaman biter bilinmez!

 

Ancak bilinen ve geçerli olan yegâne gerçek; adada yaşayan halkın yaşadıkları geçmişe, bu geçmişte kalan gerçeklere, günümüzde yaşadıkları olaylara, adada yaşadıkları geçim sıkıntılarına bağlı olarak değişen duygu ve düşüncelerine göre yönlenecektir.

 

Kim ne derse desin, neyi değiştirmeye çalışırsa çalışsın, değişmeyecek olan tek bir gerçek vardır! O da halkın ne istediği ve özgür iradesiyle neyi tercih edeceğidir.

 

Kıbrıs Türk Halkı;

 

Özgürlüğünün, bağımsızlığının bedelini kan ve gözyaşı ile ödemiş, kendisine anasının ak sütü gibi helal olan bir devlet kurmuştur, adına da K.K.T.C. demiştir.

 

Bu devlet uluslararası arenada bu devlet tanınmasa da anavatan Türkiye’nin tanıdığı, her türlü desteği verdiği, giderek büyüyen ekonomisi, yaşayan kurumlarıyla 32 yıldan beri yaşamaya devam eden son Türk devleti olarak dimdik ayaktadır.

 

Şimdi bu devlette yeni bir Cumhurbaşkanlığı seçimi zamanı gelmiştir. Bu seçim, mevcut adayların özgeçmişine ve neyi vaat ettiklerine bakılarak, halkın tercihine göre sonuçlanacak. 19 Nisan 2015 tarihinde Kıbrıs Türk Halkı kendisine yeni bir Cumhurbaşkanı daha seçecektir.

 

Aslında bu seçim;

 

1968 yılından bugüne, adada BM zemininde yürütülen taraflararası müzakerelerle hala sonuç arayanlara, Annan Planı gibi tuzak kuranlara, ‘Birleşik Kıbrıs’ hayali peşinde koşanlara en iyi cevaptır.

 

Çünkü Kıbrıs Türk Halkı kendi özgür iradesiyle, kendi Cumhuriyetine bir başkan daha seçecektir. Adada 41 yıldan buyana barış içinde yaşayan; dini, dili, gelenek ve görenekleri, yaşam biçimleri, alışkanlıkları, yaşadıkları coğrafyanın hudutları dahi ayrı olan iki ayrı halk vardır.

 

Yaşanan onca olumsuzluklara, acılara, ölümlere, kayıplara rağmen; tekrar eskiye döneceksiniz, tekrar bir araya geleceksiniz, geleceği olmayan bir birliktelikle bu adada yaşayacaksınız demek, böylesi bir çözümsüzlüğü dayatmak, en hafifinden ada halkının özgür iradesine saygısızlık değil de nedir?

 

Tarihe ışık tutan gerçekler unutulabilir mi? Rumlarla, Türkler yeniden aynı çatı altında yaşayabilir mi?

 

K.K.T.C’de yaşayan her birey, kendisine şunu sormalıdır!

 

Bir gün çözüm adına bir sonuca varılırsa:

 

‘41 yıldan beri yaşadığım bu evden, bu topraktan bana çık denildiğinde! (Rum tarafı için ancak böyle bir anlaşma kabul görecektir…) Yani varılacak anlaşmanın ana başlığı olan toprak ve mülkiyet paylaşımı başladığında, al ver süreci devreye girdiğinde; ‘bana yuva olan bu ev, bu toprak parçasını Rum’a terk edeceksin’ denildiğinde!

 

Ben ne yapacağım? Bana önerilen Meserya ovasında mı yaşayacağım? Ya da, sonu olmayan bir maceraya mı atılacağım!’

 

İşte 19 Nisan 2015 tarihinde K.K.T.C’de yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimi; bu tarihi ve güncel gerçekler zemininde yapılacaktır.

 

Güncel gerçekler, ada üzerinde özellikle son dönemde yaşanan/yaşatılan kimi teslimiyetleri, açılımları, dönüşümleri, özellikle de ‘Birleşik Kıbrıs’a’ ulaşabilmek adına yapılan türlü siyasi faaliyetleri kapsamaktadır.

 

K.K.T.C’deki Cumhurbaşkanlığı adaylarına baktığımızda;

 

UBP’nin Genel başkanlığından, Başbakanlığa, sonrasında ise Cumhurbaşkanlığı makamına kadar çıkan, Kıbrıs Türk Halkının adada ki yaşamsal varlığını müzakere masasın da savunan, yurttaşlarının en temel haklarından, anavatan Türkiye’nin garantörlüğünden, Türk askerinin adada ki varlığından hiçbir dönemde asla vazgeçmeyen, ettiği yemine sadık kalan Cumhurbaşkanı Sn. Derviş Eroğlu;

 

Mevcut adaylar içerisinde gerek siyasi tecrübesi, gerek devlet tecrübesi ve gerekse sıraladığım özellikleri nedeniyle bu seçimlerde de en güçlü Cumhurbaşkanı adayıdır.

 

Ama yine de, bu seçimin sonucuna Kıbrıs Türk Halkının özgür iradesi karar verecektir. Burada gözden kaçırılmaması gereken en önemli husus aşağıdaki gerçekte saklıdır.

 

O da;

 

K.K.T.C’inde yapılan/yapılacak olan bu seçimlerin; yıllardan beri Rumlardan ayrı ve ayrı bir anayasa hükmüne gör yapılması, Kıbrıs Türk Halkının özgür iradesiyle oluşturduğu K.K.T.C Meclisinde onaylanması ve kazanan adayın;

 

Yani Cumhurun Başkanının edeceği yeminle: ‘’ …………………..devletin varlığı, bağımsızlığı, yurdun ve halkın bölünmez bütünlüğü…………………Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini yüceltmek için namusu ve şerefi üzerine verdiği sözdür.

 

Bu nedenledir ki, Kıbrıs adasında her iki taraf için geçerli olan iki ayrı devletin yaşamsal ve güncel koşullarına rağmen, yıllardan beri müzakere, müzakere diyerek dayatılan her ne varsa sadece zaman kaybıdır.

 

O topraklarda tarihin gerçeklerin sesi hala yaşamaktadır. Kimi ayrık otlarının seslerine, bu seçimlerdeki teslimiyetçiliklerine rağmen gerçeklerin sesi bir kez daha yapılan tüm yanlışları alt etmesini bilecek, gerçeklerin sesi kazanacaktır.

 

Unutulmasın ki,

 

Rum tarafının tarihsel amacı değişmemiştir, hiçbir dönemde de değişmeyecektir. İstedikleri tek bir şey vardır! O da Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanmasıdır. Kıbrıs sorununun ardında kalan hangi sürece bakılırsa, bakılsın sadece bu gerçek vardır!

 

Bu güne kadar süregelen müzakerelerin her döneminde, kabul edilemez önerileriyle bu süreci sabote eden Rum tarafına, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra artık söylenmesi gereken tek bir şey kalmıştır o da, şudur:

 

‘’Ortak bir çözüme ulaşılması için ortaya koymuş olduğumuz makul önerilerimizi her defasında ret ettin. Seni artık müzakere masasında sonsuza kadar beklemeyeceğim. Bundan sonraki süreçte, K.K.T.C’nin tanıtılması yönünde hareket etmek en önemli hedefimiz olacaktır.’’

 

İşte bu sihirli cümle, Kıbrıs adasındaki çözümüm anahtarı olacaktır. Bana göre, bu cümleyi güçlü bir sesle tüm dünyaya duyurmak;

 

Yeni seçilecek Cumhurbaşkanımızın ettiği/edeceği yemine uygun, tarihi sorumluğunun gereği, önceliği ve tercihi olmalıdır…

 

Atilla ÇİLİNGİR

Kıbrıs Gazisi

06 Nisan 2015

www.atillacilingir.com

Bu haber 1057 defa okunmuştur.

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit
2024 yerel seçim değerlendirme-225 Nisan 2024

Sponsor Alanı


SON HABERLER

Sponsor Alanı

 

Son Dakika Haber

Sponsor Alanı

 

Her Hakkı Saklıdır - 2012 (Fatma ARIKAN)
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

(c)2012 Gazete Anamur