gazete anamur
ANASAYFA HABER ARA FOTO GALERİ VİDEOLAR ANKETLER SİTENE EKLE RSS KAYNAĞI İLETİŞİM

Sponsor Alanı


Ana Menü

Sponsor Alanı

 

Sponsor Alanı


EN ÇOK OKUNANLAR

Dost Siteler

HAVA DURUMU

ANAMUR

Saat

Sponsor Alanı

 

Ziyaretçi Bilgileri

»Aktif 16  
»Bugün 456  
»Toplam 15064979  
Sayın Ziyaretçimiz
»IP'niz | 3.135.246.193
» Bu sitemizi ziyaretiniz
KIBRIS'TA ÇÖZÜM NASIL SAĞLANIR?

KIBRIS'TA ÇÖZÜM NASIL SAĞLANIR?

Tarih 28 Kas?m 2013, 18:57 Editör

Tarih sayfaları, bu süreçte yaşananları ve bu süreci yaşatanları asla unutmayacaktır!

        KIBRIS’TA ÇÖZÜM NASIL SAĞLANIR?

 

“Kurtlar sofrasında diplomasinin kurallarını kurtlar koyar. Kuzular değil…’’

 

Balkanlarda son dönemde Yugoslavya’nın parçalanmasından sonra,  emperyalist çıkarları doğrultusunda, BM kararları ile bu bölgede bağımsız devletlerin kuruluşunu destekleyen ve adeta bu devletlerin arkasındaki güç olan A.B.D; bunun son örneğini Kosova’nın bağımsızlığının tanınması sırasında göstermiştir…

 

Ortadoğu’da ve Balkanlar’da, yıllardan beri aralarında sorunlar yaşayan halkların bağımsızlıkları ile taçlandırılan kendi devletlerini kurmaları; başta A.B.D olmak üzere, neredeyse tüm dünya ülkeleri tarafından kabul edilerek, benzeri sorunları yaşayan halklar bu çözüm modeline özendirilmektedir!

 

Ama bir şartla! Bu devletlerin kuruluşunda ve yaşamsal geleceklerinde Amerika’nın seçtirdiği kukla yönetimlerin ve yönetimsel ağırlığının bulunması kaydıyla!

 

Çünkü ‘Amerikan İmparatorluğunun’ yaşayabilmesi ve dünyada ki etkinliği ancak bu şekilde sağlanabilecektir.

 

Son dönemde orta doğuda, A.B.D’nin ’Arap Baharı’ adı altında başlatmış olduğu tüm operasyonların ardında da bu gerçek vardır!

 

Akdeniz’de yarım asırdan fazla bir zamandan beri devam eden Kıbrıs sorununun çözümü için neden adada çözüm için bağımsız iki devletli yapı desteklenmez?

 

 

 

Bu nedenlerin başında, yıllardan beri Rum-Yunan ikilisinin adayı ilhak etmek istemeleri, yani  Enosis vardır…

 

Diğer önemli bir neden ise yıllardan beri, başta Amerika olmak üzere BM üye olan ülkeler, son dönemde ise AB’ye üye ülkelerin Kıbrıs’ta ki stratejik menfaatleri ve vazgeçilmez çıkarları nedeniyle adada çeşitli Bizans oyunlarının tezgâhlanması ve uygulamaya konulmasıdır… (Son dönemde bu Bizans oyunlarına verilebilecek en önemli örnek, Annan Planının Kıbrıs Türk Halkına adeta dayatılarak kabul ettirilmesidir!)

 

Uluslararası camianın stratejik menfaatleri doğrultusunda, Kıbrıs’ta bağımsız iki ayrı devlet yapısını istememelerinin diğer nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:

 

Birinci neden; Kıbrıs adasını kontrolü altında bulunduran devletin, Orta doğunun zengin petrol yatakları ile enerji hatlarını kolayca kontrol altında bulundurabilmesidir, Dolayısı ile adada ki müşterek menfaatleri nedeniyle, başta A.B.D olmak üzere, ne İngiltere, ne Rusya, ne de son dönemde Fransa ve İsrail adada müstakil yapılı iki ayrı devletin kurulmasına izin vermezler!

 

İkinci neden; Kıbrıs adasının etrafını çevreleyen karasularında ve münhasır alanlarda zengin petrol ve doğal gaz yataklarının varlığıdır… Böylesine zengin enerji kaynaklarının bulunduğu bir ada parçasında, özellikle ‘Arap baharı’ adı altında orta doğuda emperyalizmin en vahşi uygulamalarını gerçekleştiren, başta Amerika olmak üzere bu ülkenin her yaptırımını destekleyen bilinen devletler; tabii ki, Kıbrıs’ta müstakil iki ayrı devletin kuruluşuna müsaade etmezler…

 

Üçüncü neden ise; Tarihsel hesaplaşma adına uygulanmak istenen senaryodur ki, bunun tarih içerisinde önemli örneklerini vermek de mümkündür. Nedir bu? Kıbrıs adasında İslamiyet'in temsilcisi bir halk, bu halkın kurduğu bir devlet ve onu temsil eden askeri bir güç asla olmamalıdır! İşte onun için adada, bağımsız bir Kıbrıs Türk Devletinin kurulmasına asla izin vermezler…

 

Yukarıda sıralamış olduğum nedenlerin yanı sıra, Rum tarafının çözüm için ön gördüğü, ‘tek devlet, tek millet ve tek egemenlik’ ısrarını da göz önüne aldığımızda:

 

Kıbrıs Türk’ünün müstakil bir devlet yapısı içerisindeki yaşam tercihinin ortadan kaldırılabilmesi için Rum-Yunan ikilisinin elinden gelen her türlü uluslararası oyunu oynamak önceliği, bu adada hep olacaktır!

 

Türkiye’de ülke yönetimini elinde bulunduranlar ve özellikle 2008 Mayısından sonra, çözümü ‘birleşik Kıbrıs’ta’ görerek, müzakereler sürecini yürütenler;  bu süreçte, neredeyse en haklı olduğumuz Kıbrıs konusunda çözülmemize neden olunacak bir dönemi yaşamamıza neden olmuşlardır.

 

Kıbrıs adasında 24 Nisan 2004 tarihinde Kıbrıs Türk Halkının onayına sunulan ve %65 oyla kabul edilen ’Annan Planı’ dönemi öncesinde ve sonrasında adada yaşananlar, Kıbrıs Türk’üne verilip de tutulmayan sözler, gerçekleşmeyen vaatler unutulmuş değildir!

 

Tarih sayfaları, bu süreçte yaşananları ve bu süreci yaşatanları asla unutmayacaktır!

 

Türkiye’nin AB ile başlatılan görüşmeler sürecinde hiçbir şekilde olmaması gereken Kıbrıs konusunu ve bu konuda bu güne kadar elde ettiğimiz tüm kazanımları, görüşmekten çekinmeyen bir yönetim tarzının tercihi ile Kıbrıs; neredeyse elimizden çeke, çeke alınma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır!

 

Kıbrıs milli davamızda (Bu davaya millilik vasfını Yüce Türk Milleti vermiştir.) her türlü tavizi vererek bugün gelinen noktanın şaşkınlığını yaşayanların, bu çıkmaz sokaktan kurtulmanın çarelerini arar gibi görünenlerin, aslında aradıkları hiçbir şey de yoktur!

 

BM zemininde ve 1968’den beri devam eden taraflar arası müzakerelerden bu güne kadar herhangi bir sonuç çıkmış değildir, çıkması da beklenmemelidir!

 

Rum tarafının hala devam eden uzlaşmaz tavrı sürdüğü sürece; sonuç alınabilecek, kalıcı bir çözüme ulaşılabileceği de çok zayıf bir ihtimaldir.

 

Bunun en önemli nedenleri, yazımın içeriğinde açıklanmıştır…

 

Tüm bu gerçekler ortada dururken; BM zemininde çözüm aramak, AB ile pazarlıklar yaparak, Rum-Yunan ikilisinden sonuç beklemek mümkün müdür?

 

Türk Milletinin ve Kıbrıs Türk Halkının en haklı olduğu bu milli davamızda artık yol ayrımına gelinmiştir.

 

Yarım asırdan beri çözümü kovalayan ve çözüm adına haklı olduğu konularda dahi taviz vermeye hazır olan Türkiye’nin, bu barışçıl çabalarını dikkate almayanlar ile bu süreç devam ettirilmemelidir. Yeniden devam etmesi gündemde olan bu müzakereler sürecinden de, hiçbir şekilde bir çözüm çıkmayacaktır!

 

Ve ‘çözüm adına Rumlardan daima bir adım önde olacağız’ politikası; Kıbrıs konusunu yıllardan beri çıkmaza sokanlara hiçbir şey ifade etmemiştir, etmeyecektir!

 

Önümüzdeki müzakereler sürecinde; Kıbrıs konusunun kalıcı bir çözüme ulaşabilmesi için bizim ısrarla savunacağımız aşağıdaki iki tercihten birisi olmalıdır:

 

Birinci tercihimiz: K.K.T.C Cumhurbaşkanı Sn. Derviş Eroğlu’nun açıkladığı gibi: Adada eşit statüde (egemenlikte yetkilerini kendilerinin kullanacağı) iki devletin katılımıyla yeni bir ortaklık devletinin kurulması, Kıbrıs Türk Halkının bu statüsü için Türkiye’nin fiili ve etkin garantörlüğü ve varılacak antlaşmanın AB’nin birincil hukuku olmasıdır. Böylesi bir çözüm, Kıbrıs Türk Halkının milli iradesini de yansıtmış olacaktır.

 

Bu çözüm modeli de kabul edilmez ise:

 

Son tercihimiz: Anavatan Türkiye’nin; dünya kamuoyuna seslenerek, K.K.T.C devletinin bağımsız bir devlet olarak tanınması yönünde bir çağrıda bulunması olmalıdır.

 

Yapılacak olan bu çağrı; aslında adanın yarı buçuğunu yöneten ve çözüm adına yıllardır hiçbir şey yapmayan Rum tarafının ve bu konuyu kendi menfaatleri için yönlendirenlerin de anlayabileceği tek lisandır.

 

Yeter ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve K.K.T.C Devleti yetkilileri; bu çözüm modelini kamuoyunun önüne getirerek, güçlü bir şekilde savunsun. Çünkü Kıbrıs adasında kalıcı bir çözüm sağlanacak ise ancak bu iki tercihten birisi ile sağlanabilecektir.

 

Kaldı ki; Türkiye’nin bölgedeki stratejik konumu, askeri gücü, ekonomik güçlü yapısı ve genç nüfusu; Kıbrıs konusunda böylesine bir çözümü destekleyecek ve uluslararası platformda savunacak en önemli nitelikleri olacaktır.

 

Atilla Çilingir

Kıbrıs Gazisi

www.atillacilingir.com

27 Kasım 2013

 

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

SİYASAL

AHMET ARICAN İYİ PARTİ'NİN MERSİN YENİŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI OLDU

AHMET ARICAN İYİ PARTİ'NİN MERSİN YENİŞEHİR BELEDİYE BAŞKAN ADAYI OLDU Geçtiğimiz günlerde CHP’den istifa ederek İYİ partiye geçen Ahmet ARICAN, İYİ Partiden Yenişehir ilçesi b...

MEZİTLİ İYİ PARTİ YÖNETİMİ GÖREVDEN ALINDI

MEZİTLİ İYİ PARTİ YÖNETİMİ GÖREVDEN ALINDI Mezitli İlçe Teşkilatının 19.01.2024 tarihi itibari ile görevden el çektirildiği yazılı bir tebligat yapılarak duyu...
2024 yerel seçim değerlendirme-225 Nisan 2024

Sponsor Alanı


SON HABERLER

Sponsor Alanı

 

Son Dakika Haber

Sponsor Alanı

 

Her Hakkı Saklıdır - 2012 (Fatma ARIKAN)
RSS Kaynağı | Anasayfa | İletişim

Altyap?: MyDesign Haber Sistemi